7 Mart 2017 Salı

TRUMP, ERDOĞAN ve ÖZGÜRLÜK

Amerikan ve Dünya medyasındaki çeşitli karakterlerin, üzerinde fikir birliğinde bulundukları bir ortak görüş var. Donald Trump, gündemi yönetmek çabasıyla, Obama’nın devlet ve sosyal politikalarına benzemeyen, rastgele tuhaf ve hatta çılgınca düşüncesiz çıkışlar yapıyor.
Aslına bakarsanız, liberal yaşam tarzından tüm eleştiri çabama rağmen kopmayı başaramayan diğer bir dikkatsiz birey olarak, başından beri, ben de, Trump’un en çok bu sarsak, düşüncesiz, sorumsuz, kendini ciddiye almayan, ya da serbestliği benimseyen ve devleti çok da önemsemeyen tarzını çok beğenmiştim.
Günümüzde, dünyayı değiştireceğini iddia eden ve koskoca bir ülkeyi, orkestra çubuğuyla, klasik jargonlarla koordine etmeye çalışan ‘omnipotent’ başkan modasına bir meydan okuma bu, Başkan’ın bizzat kendisi tarafından örneklenen, daha da liberal bir tarz.
Başkan Trump, kendini de devleti de ciddiye almıyor. Belki bu role aday olduğuna da pişman oldu fakat şimdi istifa etse, çok aşırılığa kaçmış olacak ve sallan yuvarlan sallıyor.
Amerikan medyası, bana olan gizli I-school desteğinde de, benim nasıl bir yere oturacağımdan pek emin değildi. Şimdi, beni de sarsak, sallapati, dikkatsiz bir rejim alternatifi olarak görmeye yavaş yavaş başlıyorlar.
Yeri geldiğinde sağcı, yeri geldiğinde solcu, kimi zaman Çin, kimi zaman Putin’i izleyen, bazen Kürtçü, bazen İsrail taraftarı, bazen Müslümanlara acıyan, bazen Türkçü, kimi zaman Avrupa savunucusu, kimi zaman septik.
İnsan esnek olmalı. Gerçek liberal felsefe, liberalizmi, şöyle ya da böyle kalıplaştırmaya çalışan retorik adam ve kadınlarının ezberinin esiri olmadan, farklılık ve çeşitlilikte kimi zaman aykırılığına hoşgörü ararken, kimi zaman uyumlu olmaktan sakınmayacak kadar sıradan ve renksiz olunabileceğini kabullenmek ve başkalarının benzer ve farklı duruşlarını, kimi zaman dinleyecek sabrı gösterebilirken, o dikkatin toplanmasına fırsat ve zaman olmayan zamanlarda, izin alıp, bambaşkalığını yaşamaktan çekinmeyecek kadar rahat olabilmek ve böylelerine var olma fırsatı tanıyan bir toplum arayışında rolünü oynayabilmektir.
Trump, iyi bir başkan. İnsan olmayı örnekliyor, büyük adam olmayı değil. Giderek hayranları artacak çünkü her şeye rağmen savunduğu özgürlük.
Türkiye’ye bakışına gelince, Erdoğan’a hayranım derken, Kürtlere de hayranım diyen biri, Kuzey Suriye’de Türklerle işbirliğine hayır demeden, PYD’ye silah desteği yapan biri, Avrupa zaten dağılacak derken, Türkiye’de AB’ye üye olamayacak istese de diyen biri.
Katı prensipler, çerçeveli ideolojiler, küresel niyet konferanslarında her seferinde yinelenen aynı paragraflar ve liderlerle tek düzen aile fotoğrafları, Trump’un işi değil. Dedim ya; serbest bir adam, aklı kendine basıyor, çıkarlarını görebildiği kadarıyla çocukça tepkilerle korumaya çalışıyor, tepki gördüğü zaman ya da ayağına basıldığı zaman ‘ciyak’diye haykırıyor. Tamamen sublim, tamamen kendi dünyasında yaşıyor ve vizyonu, klasik devlet adamı vizyonu değil. Evindeki Meksika’lı aşçıya sinirlenince, tüm Meksika’ya küfrediyor. Müslüman’ın sakallı tipine sinir olunca, vize yasağı getiriyor. Evet, önceden tahmin edilemeyecek bireysel tepkilerin adamı Trump, fakat, hayatını yaşıyor, seviyor, sövüyor, tetiğe basıyor, işiyor.
Olması gereken de bu, dünyayı tek başınıza yönetemezsiniz insancıklar, sesiniz yetişmez, aklınız, uzaklara erişmez nihayet işitmezsiniz bir çok önemsiz gibi görünen farkı.
Bildiğiniz gibi olun, kendiniz olun, yaşayın.
Hayat çok kısa…
Trump sıkılınca istifayı basacak, devlete ve güce ihtiyacı yok, bir kaçağın bir zamanlar dediği gibi; ‘Yeter’.
Kendinizi fazla ciddiye almayın. Emin olun engelleneceksiniz.

Boşverin! Trump gibi. Amerika’ya Trump’la daha da çok hayran oluyorum ve yine de umurumda bile değiller. Ne Trump ne de Erdoğan sizin sorunlarınızın çözümü değil, kurtarıcınız da olamazlar. Hayatlarını yaşıyorlar. Canları cehenneme.Yaşasın özgürlük!