Amerikan ve Dünya medyasındaki çeşitli karakterlerin,
üzerinde fikir birliğinde bulundukları bir ortak görüş var. Donald Trump,
gündemi yönetmek çabasıyla, Obama’nın devlet ve sosyal politikalarına
benzemeyen, rastgele tuhaf ve hatta çılgınca düşüncesiz çıkışlar yapıyor.
Aslına bakarsanız, liberal yaşam tarzından tüm eleştiri
çabama rağmen kopmayı başaramayan diğer bir dikkatsiz birey olarak, başından
beri, ben de, Trump’un en çok bu sarsak, düşüncesiz, sorumsuz, kendini ciddiye
almayan, ya da serbestliği benimseyen ve devleti çok da önemsemeyen tarzını çok
beğenmiştim.
Günümüzde, dünyayı değiştireceğini iddia eden ve koskoca bir
ülkeyi, orkestra çubuğuyla, klasik jargonlarla koordine etmeye çalışan
‘omnipotent’ başkan modasına bir meydan okuma bu, Başkan’ın bizzat kendisi
tarafından örneklenen, daha da liberal bir tarz.
Başkan Trump, kendini de devleti de ciddiye almıyor. Belki
bu role aday olduğuna da pişman oldu fakat şimdi istifa etse, çok aşırılığa
kaçmış olacak ve sallan yuvarlan sallıyor.
Amerikan medyası, bana olan gizli I-school desteğinde de,
benim nasıl bir yere oturacağımdan pek emin değildi. Şimdi, beni de sarsak,
sallapati, dikkatsiz bir rejim alternatifi olarak görmeye yavaş yavaş
başlıyorlar.
Yeri geldiğinde sağcı, yeri geldiğinde solcu, kimi zaman
Çin, kimi zaman Putin’i izleyen, bazen Kürtçü, bazen İsrail taraftarı, bazen Müslümanlara
acıyan, bazen Türkçü, kimi zaman Avrupa savunucusu, kimi zaman septik.
İnsan esnek olmalı. Gerçek liberal felsefe, liberalizmi,
şöyle ya da böyle kalıplaştırmaya çalışan retorik adam ve kadınlarının
ezberinin esiri olmadan, farklılık ve çeşitlilikte kimi zaman aykırılığına
hoşgörü ararken, kimi zaman uyumlu olmaktan sakınmayacak kadar sıradan ve
renksiz olunabileceğini kabullenmek ve başkalarının benzer ve farklı
duruşlarını, kimi zaman dinleyecek sabrı gösterebilirken, o dikkatin
toplanmasına fırsat ve zaman olmayan zamanlarda, izin alıp, bambaşkalığını
yaşamaktan çekinmeyecek kadar rahat olabilmek ve böylelerine var olma fırsatı
tanıyan bir toplum arayışında rolünü oynayabilmektir.
Trump, iyi bir başkan. İnsan olmayı örnekliyor, büyük adam
olmayı değil. Giderek hayranları artacak çünkü her şeye rağmen savunduğu
özgürlük.
Türkiye’ye bakışına gelince, Erdoğan’a hayranım derken,
Kürtlere de hayranım diyen biri, Kuzey Suriye’de Türklerle işbirliğine hayır
demeden, PYD’ye silah desteği yapan biri, Avrupa zaten dağılacak derken,
Türkiye’de AB’ye üye olamayacak istese de diyen biri.
Katı prensipler, çerçeveli ideolojiler, küresel niyet
konferanslarında her seferinde yinelenen aynı paragraflar ve liderlerle tek
düzen aile fotoğrafları, Trump’un işi değil. Dedim ya; serbest bir adam, aklı
kendine basıyor, çıkarlarını görebildiği kadarıyla çocukça tepkilerle korumaya
çalışıyor, tepki gördüğü zaman ya da ayağına basıldığı zaman ‘ciyak’diye
haykırıyor. Tamamen sublim, tamamen kendi dünyasında yaşıyor ve vizyonu, klasik
devlet adamı vizyonu değil. Evindeki Meksika’lı aşçıya sinirlenince, tüm
Meksika’ya küfrediyor. Müslüman’ın sakallı tipine sinir olunca, vize yasağı
getiriyor. Evet, önceden tahmin edilemeyecek bireysel tepkilerin adamı Trump,
fakat, hayatını yaşıyor, seviyor, sövüyor, tetiğe basıyor, işiyor.
Olması gereken de bu, dünyayı tek başınıza yönetemezsiniz
insancıklar, sesiniz yetişmez, aklınız, uzaklara erişmez nihayet işitmezsiniz
bir çok önemsiz gibi görünen farkı.
Bildiğiniz gibi olun, kendiniz olun, yaşayın.
Hayat çok kısa…
Trump sıkılınca istifayı basacak, devlete ve güce ihtiyacı
yok, bir kaçağın bir zamanlar dediği gibi; ‘Yeter’.
Kendinizi fazla ciddiye almayın. Emin olun
engelleneceksiniz.
Boşverin! Trump gibi. Amerika’ya Trump’la daha da çok hayran
oluyorum ve yine de umurumda bile değiller. Ne Trump ne de Erdoğan sizin
sorunlarınızın çözümü değil, kurtarıcınız da olamazlar. Hayatlarını yaşıyorlar.
Canları cehenneme.Yaşasın özgürlük!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder